“Şeytan Rektör Olursa…”

- Telegram
Beni tanıyan bilir; her hafta ortalama 1000 kilometre yol yaparım. Yol uzun olunca, yatırımları da kaldırımları da, kamyon arkası yazılarını da okurum.
Birinde şöyle yazıyordu: “Yanıltmasın seni melek bakışlar, bazılarını şeytan ayakta alkışlar.”
“Vay be,” dedim içimden. Ne söz ama!
Şimdi siz, bundan sonrasını okuyunca ne düşüneceksiniz bakalım?
Gündem: Rektör ataması.
Sanmayın ki 82 adaydan biri seçimle seçilecek. Yok öyle bir şey. Atama,bildiğiniz atama gibi ya içten ya dıştan ATANACAK!
Genel merkezlerin önü kalabalık, vekillerin telefonları susmuyor. Bakanlar, bakan yardımcıları, bürokratlar, odacılar, kapıcılar hatta ve hatta temizlikçiler… herkesin eli bu işte.
Koca koca bilim insanları bilimin değil, referansın peşine düşmüş.
Keşke tek referansları “ilim” ve “bilim” olsaydı.
Komik olan da şu:
Hayatı boyunca AK Parti’ye oy vermemiş, gönül vermemiş, selam bile vermemiş olanlar şimdi AK Partili kesilmiş!
MHP’ye oy vermemiş olanlar birden “MHP'li” olmuş!
İçlerinde öyleleri var ki, şeytan görse secde eder.
Rektör adaylarının davet edildiği tanışma toplantısında bahsedeceğim size. Tam bir ibret vesikası.
Bakın, “Aday şeytanlardan biri ” nasıl bir oyun kurmuş:
Zorla başvurusunu yaptırdığı bir adayı kendine referans olsun diye mülakata sokmuş.
Yani düşünün: adam hem satranç taşlarını diziyor, hem de “bak ne güzel oynuyor” diye kendi hamlesini alkışlatıyor!
Koca profesörü ikna etmiş, gazlamış, o da mülakatta “Ben rektör olmak için değil, Bolu’nun sorunlarını anlatmak için geldim” demiş.
Pes doğrusu!
Sanki Bolu’da vekiller yok, il başkanları yok, STK başkanları yok da mesele ona kalmış.
Ardından “şeytan” kendisi içeri giriyor, 17 dakika kalıyor.
Ah müzmin şeytan ah , biz seni tanırız da sen bizi tanımazsın.
Tanımadığın için kahpece düşmanlık edersin.
Doğmamış çocuğun rızkına girer, sonra çıkıp milliyetçi türküler söylersin.
Biz seni, “Tayyip Bey’in dönemi bitti” sözlerinden biliriz.
Davutoğlu’nun partisine geçme anketlerinden, belediye seçimlerinde
CHP’ye verdiğin destekten, İP’lilerle kurduğun yakınlıktan biliriz.
Biz seni, “Rektör olursam yakınlarınıza iş veririm” diye gazetecilere verdiğin vaatlerden biliriz.
Rektör olunca o kapıya tekmeyi vuranlardan, kahpe Bolu beyinden tanırız da sen bizi bilmezsin.
Ama yakında öğreneceksin.
Hem 2547 sayılı Yasa’dan, hem Devlet Memurları Kanunu’na muhalefetten öğreneceksin.
Biz seninle hesaplaşmadan helalleşmeyeceğiz.
Gelelim diğerlerine…
FETÖ geçmişi olan mı dersiniz, muhalif dönemin yalakası mı dersiniz?
Sadece rektörlük seçimlerinde “merhumlarını” hatırlayanlar mı dersiniz?
Ne ararsanız var.
Ve şimdi geldik asıl meseleye: vefasızlık.
Bu ülkede unvan kolay verilir ama vefa zor bulunur.
Şimdilerde “gidene sövme” modası başladı.
Makamdayken “dayı”, koltuk gidince “ayı”oluvermiş..
Mevcut rektörün kapısından ayrılmayıp makam dilenenler ,şimdi giderken ağız dolusu hakaret ediyor.
Sekiz yıldır aynı üniversitedeydiler, aynı siyasilerin çevresindeydiler.
O zaman susanlar, bugün bağırıyor.
Niye? Çünkü adam gidiyor.
Unutmayın, o da bir insan. Eşi var, evladı var, ailesi var.
Gerçek eleştiriniz varsa, gidin yüzüne söyleyin.
Üniversitenin telefonu belli bilmeyen varsa;
+90 374 254 10 00.
Bu arada 'Ben gittim söyledim.' Siz de söyleyin.
Siyasiler de dahil, herkes kendi payına düşen sessizliğin hesabını vermeli. Konuşanlar,cesur yürekliler hariç.
Neyse ki 82 aday arasında gerçekten kıymetli, dürüst, adaletli insanlar da var.
Hak bilen, hukuk bilen, yönetmeyi bilen, ilim ve bilimin yolundan giden insanlar.
Hepsine selam olsun, Rabbim yollarını açık etsin.
Biz bize yakışanı yapalım:
Gidene emeği için teşekkür edelim, gelene kolaylık dileyelim.
Şeytan taşlamaktan ibadet etmeye fırsat bulalım.
Rektörlük makamını Ahır zanneden paldır küldür kapıyı tekmeleyip girmeyi düşünenlerden uzak tutalım.