Vatikan da Cuma Namazı....

Vatikan da Cuma Namazı....
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Bazı sahneler vardır, tarihin derin kuyusundan yukarı doğru sarkar; bugünün ışığına çıkınca da insan ister istemez gözünü kısmak zorunda kalır. 

Papa’nın Türkiye’de ayin düzenlemesi tam böyle bir sahne. 

Diplomatik protokolün pamuk şekerinden yapılmış tebessümlerine bakanlar “ne var canım, dua etmiş işte” diyebilir. 

O pamuk şeker biraz su görünce eriyor; geriye tarihin demir tadı kalıyor.

Bin yıl önce Avrupa’dan kopup gelen Haçlı orduları, “Amen” diyerek yola çıkmıştı, ama çantalarında sadece dua değil, toprak hırsı, ticaret hesapları ve güç arzusu vardı. 

Bugün Roma’nın yumuşak tonda konuşan ruhani lideri, o tarihin mirasından azade değil. 

Ayin düzenlemek onun hakkıdır, elbette. Fakat bu toprakların hafızasına hafif bir saygı, hiç de fena olmazdı.

Anadolu’nun tarihine bakan herkes bilir: Haçlı seferleri yalnızca bir savaş değil, bir zihniyet gösterisiydi. “Biz geliyoruz” diyen bir siyasi-simgesel dildi.

Şimdi Papa Türkiye’ye geliyor, tören, ayin, ritüel…

Ne tesadüf ki semboller yine aynı dili konuşuyor. Kalkan ve kılıç yok, ama bin yıllık gölge duruyor. Gölge konuşuyor.

Bu noktada kimsenin kaçamayacağı bir soru beliriyor:

Vatikan da Diyanet İşleri Başkanı’na toplu cuma namazı kıldırmaya izin verirler mi? Elinde kılıçla hutbe okumasına ne derler?

Bırak minberi, meydanda kıbleyi gösterip seccade serse kaç saniyede “uygunsuz” bulunur? 

Hangi gazeteleri açıp “bu yalnızca ibadet, abartmayın” manşeti görürüz?

Türkiye’deki ayinin savunmasını yapanlar nedense bu basit karşılaştırmayı görmezden geliyor. 

Dinler arası saygı ancak karşılıklılık üzerine kurulabilir. 

Bir taraf kendi başkentine sembolik gösteri alanı açmıyorsa, diğer tarafın buna sessizce alkış tutması da beklenmemeli.

Eşitlik başka, naiflik başka.

Papa’nın ayini elbette kutsal bir ritüeldir, ama semboller dünyasında asla nötr değildir. 

Varlığıyla bir mesaj verir; tarihle konuşur. Bu yüzden ayini konuşmak fanatizm değil, hafızanın görevini yapmasıdır. 

Anadolu bellek taşıyan bir coğrafyadır, unutmaz. Unutmamak da ayıp değildir; ayıp olan, hafızayı aptal yerine koymaktır.

Tören biter, konvoy uzaklaşır, herkes diplomatik defterine artı bir satır daha ekler. Fakat tarihin tuttuğu büyük defter, öyle kolay kapanmaz. 

O defterin sayfalarında Haçlı seferlerinin kanlı lekeleri, siyasetin dini nasıl araçsallaştırdığına dair bin örnek, Roma’nın eski hırslarının yankıları hâlâ yazılı duruyor.

Bu ülkenin en büyük şansı, hafızasının güçlü olması. En büyük talihsizliği ise bazılarının o hafızayı hâlâ “kolay manipüle edilir” sanması.

Tarih, yanlış hesapların en sevmediği şeydir. Eninde sonunda yüzüne çarpar.

Ve çarparken de hatırlatır: Semboller masum değildir. Hele bin yıldır bu coğrafyada olanlar hiç değildir.

 

Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Adem Evcil yazıları