Dikkat ! Dikkat ! Toplum Çürüyor...

Dikkat ! Dikkat ! Toplum Çürüyor...
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Ekonomi bozulur, düzelir.

Enflasyon çıkar, iner. 

Şehirler yıkılır, yeniden yapılır. 

Bunların hepsini bu ülke defalarca yaşadı.

Yoksullaştık ama ayağa kalktık, enkazdan şehirler kurduk, krizlerden çıktık.

Bunlar zor ama mümkün meseleler.

Asıl zor olan, hatta belki de telafisi en güç olan şey, toplumun içten içe çürümesi.

Bugün Türkiye’nin bence en büyük sorunu ne ekonomi ne dış politika ne de betonlaşma. 

En büyük sorun, birbirimize olan bağımızın zayıflaması.

İnsanların artık birbirine güvenmemesi. Doğrunun değil “işini görmenin”, hakkın değil “kurnazlığın” övülmesi. 

Küçük haksızlıkların “idare et” diye geçiştirilmesi. İşte çürüme tam olarak burada başlıyor.

Eskiden ayıp dediğimiz şeyler vardı. Şimdi “akıllılık” sayılıyor.

Eskiden utanılacak davranışlar vardı, şimdi başarı hikâyesi gibi anlatılıyor.

Bir toplum utanç duygusunu kaybettiğinde, yasaların da ahlakın da pek hükmü kalmaz. 

Çünkü yasa, eninde sonunda vicdana yaslanır. Vicdan aşınmışsa geriye sadece korku kalır.

Şiddet sıradanlaştı. 

Dil sertleşti. 

Herkes haklı, kimse sorumlu değil. Trafikte, okulda, hastanede, sosyal medyada…

Sürekli bir öfke hâli. 

Bu öfke kendiliğinden çıkmadı. 

Yıllarca biriken adaletsizliklerin, görmezden gelinen haksızlıkların ve “bana dokunmayan yılan” rahatlığının doğal sonucu bu.

En acısı da şu ki : İnsanlar artık kötülüğe şaşırmıyor. 

Bir haber görüyoruz, içimiz burkuluyor ama beş dakika sonra hayat devam ediyor. 

Alışmak, çürümenin en ileri aşamasıdır. Çünkü alıştığın şeyle mücadele etmezsin içten içe yanlışta olsa kabul edersin,umursamazsın.

Oysa toplum dediğin şey, sadece aynı sınırlar içinde yaşamak değildir. 

Ortak bir ahlak duygusu, ortak bir gelecek fikri ve birbirine karşı asgari bir sorumluluk hissidir.

Bunlar dağıldığında geriye sadece kalabalıklar kalır.

Kalabalık olur ama toplum olmaz.

Evet, ekonomi düzeltilir. 

Yaşam alanları yenilenir. 

Enflasyon düşer. 

Ama sosyal çürüme devam ederse, o düzeltilen ekonomiyi kim adil kullanacak? 

O yenilenen şehirlerde kim huzurla yaşayacak? 

O düşen enflasyon kimin vicdanını yerine koyacak?

Bu yüzden bugün asıl mesele, rakamlardan önce aynaya bakmak. “Ben neyin parçasıyım?” sorusunu sormak.

Küçük haksızlıklara sessiz kalıp büyük adalet beklemenin mümkün olmadığını kabul etmek.

Toplum bir anda yok olmaz. Yavaş yavaş çözülür. Sessizce dağılır. Ve çoğu zaman, fark edildiğinde artık çok geç olur. Hâlâ geç değil demek için, birbirimize karşı daha dürüst, daha adil ve daha sorumlu olmayı yeniden hatırlamamız gerekiyor.

Yine de hâlâ bir ihtimal var. Hâlâ durup “burada yanlış giden bir şey var” diyebilen insanlar var. 

Utanmayı, merhameti, hakkaniyeti hatırlayan o toplumsal damar tamamen kurumuş değil. 

Tam da bu yüzden bu an, köprüden sonraki son çıkış gibi duruyor karşımızda. 

Ya çürümeyi kabullenip kalabalıklar hâlinde savrulacağız ya da ortak bir ahlak ve sorumluluk duygusunda yeniden buluşacağız. 

Çünkü bu ülkenin geleceğini belirleyecek olan şey, bir sonraki ekonomik program değil; adalete olan güven,topluma olan güven ,ahlaka olan güven ez cümle birbirimize olan güven duygumuzdur. 

Yorum yazın
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Adem Evcil yazıları