Hamza Canbaş yazdı

Hamza Canbaş yazdı
7 Mayıs 2019
Düşün Atatürk’ün yakasından SABAHIN körü, 08.30 beni için sabahın körü. Henüz kendime gelememişken, acı acı çalan bir telefon. İstanbul Avrupa yakasından (0212) kod numarasıyla bilmediğim bir numara. Alo, der demez, Çok hoş sesli bir hanım, sanki benim 40 yıllık arkadaşımmış gibi konuşmaya başlıyor,
  • Hamza beyciğim nasılsınız, sizi kutluyorum Bolu’ya baharı getirdiniz.
Şaşırıyorum, ben mi yapmışım diye, kendimi toparlayamadan, cevap veriyorum, “Yok hanımefendi ben bir şey yapmadım, kış bitince zaten bahar kendi kendine geliyor” diyorum. Karşımdaki anlamadığımı anlıyor ve açıklama yapma gereği hissediyor.
  • Daha ne yapacaksınız, Tanju Bey’i Belediye Başkanı yaptınız Bolu’ya.
  • Ha siz onu mu diyorsunuz, inşallah güzel hizmetleri olacak, Tanju Bey çok çalıştı, halkta kendisine güvendi, Bolu’muza hayırlı bereketli olsun.
  • Ben zaten sizin gibi insanların Bolu’da yaşamasından çok mutlu oluyorum, Hamza Beyciğim iyi ki varsınız. Sizin gibi insanlarla gurur duyuyoruz.
Bu ve benzeri birkaç cümleden sonra, hanımefendi asıl konuya giriyor.
  • Hamzacığım, (Dikkat, bey kelimesi de gitti. Samimiyetimizin dozu arttı) senin ne kadar Atatürkçü olduğunu biliyorum. Ülkemiz senin gibi Atatürkçüler sayesinde güzel günler görecektir.
Beni aldı beni bir telaş, koskoca ülkenin güzel günler görmesini kadıncağız bana bağladı. Bu ne büyük bir sorumluluk diye düşünürken, ağzındaki baklayı çıkardı.
  • Hamzacım, senin için 200 TL değerinde bir koli Atatürk kitabı hazırladık ve Bolu’ da vereceğin bir adrese göndereceğiz. Senin bize vereceğin bir adres yok ise bizim tespit ettiğimiz adrese koliyi kargo edeceğiz. Faturasını da sen ödeyeceksin. Tabaklar Mahallesinde bir öğrencimiz var oraya göndermeyi düşünüyoruz.
  • Hanımefendi bizim bir derneğimiz var ve biz onun için bir kütüphane oluşturmaya çalışıyoruz, Bu yüzden size yardımcı olamayacağım kusuruma bakmayın olur mu?
Nereden dedim, birden bire o kibar, nazik ve hoş sesli kadın gitti, yerine cadı bir kadın geldi.
  • Ne demek yardımcı olamam, biz sana faturayı göndereceğiz öde kardeşim. Dıt dıt dıt…
Her devirde böyle oluyor. Daha önce, dini kitapları satanlarda milletin dini duygularını sömürüp yolunu bulmaya çalışıyorlardı. Bolu Belediyesi’nin CHP’li olmasının ardından, bu kez Atatürk’ün sırtından yolunu bulmaya çalışanlar piyasaya çıktı. İktidarlara göre pazarlama teknikleri geliştiriyorlar. Bırakın Din ve Atatürk istismarcılığını… Ha bu arada, bunların bir de engelli yurttaşlarımızı sömüren tipleri var. Onları da unutmayın.

Yorum yazın

Yorum yazarak, yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan gazetemiz ve sitemiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.