Hamza Canbaş

Hamza Canbaş

Tüm yazıları

SAHTE 28 ŞUBATÇILAR

28 Şubat 2022

GÜNLERDEN Perşembe, kasvetli bir Aralık sabahı. İçimde nedenini bilmediğim bir sıkıntı var. Gazetede büromun camından dalgın gözlerle Büyük Camiye ve kah arada da uzayıp giden İzzet Baysal Caddesine bakıyorum.

Dalmışım, telefonun acı acı çalan sesi beni kendime getirdi. Ahizenin diğer ucandaki ses;

“Hamzacım seni ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?” dedi.

“Abi sağol, bende sizi seviyorum” dedim.

“Hamzacım rica etsem, gazetedeki benim reklamı kaldırırsan çok sevinirim. Artık yayınlanmasını istemiyorum. Ama ben her ay sana yine, reklam yayınlanmış gibi ödeme yapmaya devam edeceğim” dedi.

Bir süre sessiz kaldım, daha doğrusu sesim çıkmadı. Yutkundum, nefes almaya çalıştım. Sonra kısık bir sesle,

“Olur abi, kaldırırım tabi ki, nasıl isterseniz. Ancak ben yayınlamadığım reklamın ücretini alamam” deyip telefonu kapattık.

Üç dört aydır, gazetenin reklam geliri her ay düşmeye başlamıştı. Reklam departmanında çalışan arakadaşlar sürekli reklamlarının iptal edildiğinden bahsediyordu. Ben, “acaba biz bir yerde hatamı yapıyoruz” diye düşünüyordum. Sebebini 2001 yılında bir dostumun ofisinde sohbet ederken öğrendim. Benim bulunduğum yere, bana telefon açıp reklamını iptal ettiren şahısta geldi. Hoş beşten sonra konu gazetecilikten açıldı. Arkadaş, benim iyi bir gazeteci olduğumu falan söyleyince bende “niye reklamını iptal ettin o zaman” dedim. Biraz mahçup bir şekilde, “Hamza o gün öyle yapmak zorundaydık. İşyerimize birisi geldi ve sizin gazeteye verdiğimiz reklamı kaldırmamızı istedi. Sen İmam Hatip Lisesinde okumuşsun ve başörötüsü eyleminde görülmüşsün. Ticaretinize zarar veriyor” deyince öyle karar almıştık dedi.

O dönemde, bu konuyu arkadaşlarımla paylaşmadım ve hiçbir çalışan arkadaşımın işine son vermedim. BOLU HEDEF gazetesini çıkartmaya devam ettim. Arabamı satıp borçları ödemeye gayrett ettim. O süreçte küçük küçük ilanlarla ve vefalı abonelerimizle gazetemizi çıkartmaya devam ettik. Taa ki, 1999 yılındaki 12 Kasım depremine kadar. 2000 yılında da gazetede ki bütün hisselerime Yılmaz abiye (Becikoğlu) satarak gazete patronluğuna veda ettim.

Bu kısa notu şunun için yazdım; öyle tarihe not düşeyim 28 Şubatı falan suçlayayım diye değil. Ben herkesin rızkını Allah tarafından verildiğine

inananlardanım. Dolayısı ile o günkü rızkımız o kadarmış. Ancak görüyorum ki, pek çok kimse timsah göz yaşı döküyor. Sahte 28 Şubat mağduru rolü oynayıp bu günkü iktidardan nemalanmanın peşine düşmüş. O gün rızkımızla oynayanları Allah’ın adaletine havale ettik. Ne bugünün iktidarına ne de diğer insanlara “mağdur” edebiyatı yapıp kendimize bir çıkar sağlamadık. Nasıl o gün başörtüsü takanları mazlum görüp onların yanında yer aldıysam bugünde zulme uğramış başörtüsü takmayanların yanındayım. 28 Şubat edebiyatı yapıp bugün bir yerlere gelenlere de asla ve asla hakkımı helal etmiyorum.

1 yorum yapılmış

  • ALI ANDAÇ1 Mart 2022 - 12:44
    Sahteler her zaman birazdım önde olurlar Hamza bey amma İNŞALLAH ahirette biz gerçek madur olanlar önde oluruz

Yorum yazın

Yorum yazarak, yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan gazetemiz ve sitemiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sayfada yer alan yorumlar kişiye ait görüşlerdir. Yapılan yorumlardan sitemiz hiçbir şekilde sorumlu değildir.