Hamza Canbaş yazdı

İZZET BABA VE KRAVAT İZZET Babamızın aramızdan ayrılışının 20. Yılındayız. Önce onun aziz ruhuna bir Fatiha okuyalım, sonra da yazdığım bu satırlar ile sizleri baş başa bırakayım. Muhakkak ki, O, hemen hemen herkeste derin izler bırakmış büyük bir kişiliktir. 1989 yılından beri, pek çok kez İzzet Babanın habercilik anlamında fotoğraflarını çektim. Pek çok kez kendisiyle görüştüm. Dikkatimi çekti, 1991 yılında çektiğim bir fotoğrafındaki kravatı ile 1997 yılında çektiğim fotoğrafındaki kravat aynı idi. Sonra çektiğim bütün fotoğrafları inceledim, belki 100’ün üzerinde fotoğrafa baktım, hatta başka gazetelerde çıkan fotoğrafları da inceledim, sadece hepi topu üç farklı kravat ile İzzet Baba objektiflere gülümsemiş. Hiç mi kendisine kravat alamamış? Değil elbette, İzzet Baba söylemleriyle bir fikir adamı olduğu gibi aynı zamanda yaşamıyla da insanlara örnek olabilmeyi içselleştirmiş ender insanlardan birisidir. Onun asıl zenginliği ve bize bıraktığı en büyük mirası mütevazılığı ve tutumlu bir kişiliği ile örnek olmasıdır. Hep aynı kravatı taktığını sordum, sadece güldü. Bu gün pek çok sonradan görme zenginler etrafımızda bulunuyor. Öyle israf öyle israf içeresindekiler ki insan üzülüyor. Hemen aklıma Hz. Mevlana geliyor; Hz. Mevlana’ya sormuşlar, “Üstat kazandığımız paranın helal mi haram mı olduğunu nasıl anlayacağız?” Hz. Mevlana cevap vermiş; “Paranın nereye harcandığına bakın, helal yere mi harcanıyor, haram yere mi” demiş. Bu noktadan bakıldığında İzzet Babamızın fazladan bir kravata verilecek parayı israf olarak görmesi, onun kazancının ne kadar kutsal olduğunun bir ifadesi değil midir? O kutsal kazançla kurulmuş bir vakfa sahip çıkmak, o vakfı sonsuza kadar yaşatmak Boluluların namus ve vicdan borcu değil midir? Bundan sonra siz de İzzet Babanın fotoğraflarına dikkatli bakın… NOT: Benim bu müsriflere tavsiyem; Ölüm var, hesap var arkadaş.