Serkan Kalemciler yazısında şu satırlara yer verdi: "Fakat benim için en ilginci Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın son dakika “itirafıydı”."
İşte Kalemciler'in köşe yazısı…
TARTIŞMASIZ KURULTAY VAR MI?
Biliyorsunuz, Özgür Özel’in Genel Başkan seçildiği CHP’nin 38. Olağan Kurultayı'nın, kurultay süresince usulsüzlükler yaşandığı iddiası ile iptali isteniyor.
Kim istiyor? Yani dava açılmasını kim talep ediyor? Kim/ler suç duyurusunda bulunuyor?
CHP’den ihraç edilen eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile delegeler Yılmaz Özkanat, Hatip Karaaslan ve Kamile Bahar Önal suç duyurusunda bulunuyor.
Birden fazla başvuru tek davada birleştiriliyor ve dava halen sürüyor. Bir sonraki duruşma 30 Haziran 2025’te yapılacak.
Konu ne? Kitabi terimlerle sizi darlamayayım. Özetle Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel kurultayda hile yapmışlar, delegelere rüşvet vererek Kılıçdaroğlu’nun altından genel başkanlık koltuğunu “çalmışlar”.
Aslında Kılıçdaroğlu işaret fişeğini kurultaydan hemen sonra ateşlemişti ama o dönemin havasıyla konu kapatıldı.
Fakat işler karışıp da CHP’li belediyelerdeki yolsuzlukların ortaya saçılmasıyla birlikte, deyim yerindeyse herkes birbirine girdi. Kendini kurtarmak isteyen itirafçı oldu.
Yani “yakalandılar”.
Yoksa işler hiçbir zaman bu noktaya gelmeyecekti ve İmamoğlu Suç Örgütü diye bir şey duymayacaktık.
Ortalık bu kadar karışınca artık Kılıçdaroğlu’na mı çok saldırdılar, yoksa Kılıçdaroğlu “Bu kargaşada belki ben de genel başkanlığa dönerim” mi dedi bilinmez, zehir zemberek bir X mesajı paylaştı.
Söyledikleri yenilir yutulur gibi değil. Paylaşımı mutlaka görmüşsünüzdür. Ben sadece ilgimi çeken birkaç şeyi alıntılayacağım; “Beni direklere asacaklara, silahla vuracaklara, beni yakacaklara, taşlatacaklara, bir adım attırmayacaklara ve lamalara söylüyorum: Sizden korkan sizden namerttir. (…) Herkes bilsin ki; bu partinin düşmanlarını, yine bu partinin harim-i ismetinde boğmaya muktediriz.”
Kavgada söylenmez laflar.
Ama ben çok etkilenmedim. Çünkü CHP’yi tanıyoruz.
Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı yaptılar, göklere çıkardılar, kaybedince bir gözden düştü ki sormayın. Hele bir de sonraki seçimde bağımsız aday olunca, sözüm ona porno kasetini çıkaracak kadar adileştiler. Küfrün, hakaretin bini bir para oldu. Öyle yıldırdılar ki (belki de öldürmekle tehdit ettiler) adam adaylığını çekti.
Meral Akşener, yuvarlak masanın en birleştirici bacısıydı, uyarı için bir kez masadan kalktı, ondan kötüsü olmadı. Yine hakaretin bini bir para. Seçimi onun yüzünden kaybettiklerine inandılar.
Aynısı Kılıçdaroğlu’na da yapıldı. Gandi Kemal ile başladı, cumhurbaşkanı adayı oldu, kaybedince kendisine “Bay Kemal” diyecek kadar bile saygı göstermediler. İlk kongrede de altından başkanlık koltuğunu çalmışlar belli ki…
Kılıçdaroğlu’na bu hakaretler, bu tehditler yağdırılmış mıdır? Kesinlikle.
Kılıçdaroğlu linç edilmekte midir? Kesinlikle.
Peki, esasen hiçbir seçim kazanamadığı için başarısız sayılabilecek ancak hiç olmazsa adı yolsuzluğa, hırsızlığa karışmamış Kılıçdaroğlu'na bunu yapanlar, yarın gözden düşerse İmamoğlu’na neler yapmaz? İmamoğlu bunu hiç düşünüyor mu? Hem bu sefer elde malzeme de bol. Bugün “yok öyle bir şey” diye havaya baktıkları bütün hırsızlıklar, yolsuzluklar İmamoğlu’nun hanesine yazılı verir. İşte o zaman İmamoğlu görür aynada Rabbi Yessir’i…
Özgür Özel’in neden böyle zıp zıp zıpladığını, İmamoğlu’nu neden 7 kat göğe uçurduğunu şimdi anladınız mı?
Kılıçdaroğlu’nu İmamoğlu ile birlikte “yemişler”, biri giderse öteki de gider…
Fakat benim için en ilginci Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın son dakika “itirafıydı”.
Gerçi kendisi bunu “tehdit” havasında yazmış ama söyledikleri “Merdi Kıpti…” ile “Tencere dibin kara…” arası bir dökülmeydi.
“Sn. Kılıçdaroğlu, lütfen bu paylaşımı ciddiye alınız! Laf ebeliği yapmayınız! Ciddiye almazsanız Sn İnce ile girdiğiniz yarışların arka planlarını, kimin kime imza vermek için, kimin imzasını çekmek için yaşananları anlatır geçerim! Sn. İnce’nin nasıl kaybettiğini ikimiz de biliyoruz. 200 belediye, 130 Mv baskısını parti zarar görmesin diye hiç konuşmadık! Ama susmaya ve AK Parti’nin yaktığı ateşin altına odun atmaya devem ederseniz, ben de bu durumda 2014 dâhil tüm CHP Kurultayları tartışmaya açarım. Yapmayın ve konuşturmayın beni! (…)”
Eyvah eyvah…
Yahu bu CHP’nin hiç mi şaibesiz kurultayı yok?
Demek seçimi Muharrem İnce kaybetmedi, Kılıçdaroğlu “gel bakalım Muharrem’e” kaybettirdi öyle mi?
Demek eşelesek Baykal’ın nasıl indirildiğine kadar gidecek iş…
Ee, o zaman AK Parti muhalefetle niye rekabet ediyor ki? Bıraksın CHP kendi kendine kaybedebiliyor nasıl olsa.
(Bu arada Kurultay’ı iptal için dava açtıranların dördü de CHP’li, nasıl “AK Parti’nin yaktığı ateş” ise bu?)
Ayrıca bu nasıl bir söyleyiş biçimi? Bu nasıl bir tehdit?
“… konuşturmayın beni!” ne demek? Konuş yahu, seni susturan mı var? Zaten zamanında neden susup suça alet oldun ki? Hem “haksızlığa susan dilsiz şeytan” değil miydi?
Sen hiç duymadın mı kendi sloganınızı? “Susma, sustukça sıra sana gelecek”
Dikkatinizi Kılıçdaroğlu’nun paylaşımındaki son cümleye çekmek isterim:
“… Herkes bilsin ki; bu partinin düşmanlarını, yine bu partinin harim-i ismetinde boğmaya muktediriz.”
Bu cümlenin tarihsel arka planını bilmeyeniniz vardır belki.
Atatürk, bunu Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde, İsmet İnönü’nün başarılarını da ima ederek söylemiştir. Cümle “Düşman Anadolu'nun harim-i ismetinde (temiz bağrında) boğulacaktır” şeklindedir.
Malum, burada bahsedilen düşman Yunanlılardır. Ya Kılıçdaroğlu’nun boğacağı düşmanlar kimlerdir sizce?
Ha, yıllardır “yeni bir kurtuluş savaşı veriyoruz” diye geveledikleri bu olmasın sakın?
Sonuç olarak benim anladığım kadarıyla “birileri” Baykal’ı indirip Kılıçdaroğlu’nu bindirmiş, sonra Kılıçdaroğlu İnce’yi, Özel ile İmamoğlu da Kılıçdaroğlu’nu indirmiş…
Peki, şimdi sıra kimde?
Diyeceksiniz ki zaten Özel, İmamoğlu’nu bindirmiş gibi görünüp indiriyor…
Ne bileyim valla benim bile aklım ermiyor bu CHP’nin işlerine.
