Ey KKTC türbanla barışabilecek misin ?
- Telegram
28 Şubat bitti sanıyorduk meğer Kıbrıs'ta saklanmış!
Yıl 2025…
Ama bazı coğrafyalarda, bazı zihinlerde hâlâ 1997’nin karanlığı sürüyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son günlerde yaşanan türban karşıtı uygulamalar, sadece birkaç öğrencinin değil, milyonların hafızasında derin acılar bırakan bir dönemin hayaletini yeniden karşımıza çıkarıyor:
28 Şubat.
Hatırlayın…
28 Şubat’ta başörtülü kadınlar üniversite kapılarında bekletildi, ikna odalarına alındı, eğitim hakkından mahrum bırakıldı.
Sırf başını örttüğü için memurluktan atılanlar, hayalleri yarım kalanlar, gözyaşlarını içine akıtan nice genç kadın…
Bu millet o zulmü unutmadı. Affetmedi.
Bugün Kıbrıs’ta yaşananlar, o günleri hatırlatıyor.
Bir üniversitede başörtülü bir öğrenci derslere alınmıyor, başka bir yerde “başın kapalıysa bu sınıfa giremezsin” deniyor.
Sözüm ona çağdaşlık adına yapılan bu uygulamalar, aslında çağın ne kadar gerisinde kalındığının göstergesi.
Başörtüsü bir tercih değil, bir inançtır. Kadının kimliği, vakarının parçasıdır.
Buna tahammül edemeyenlerin çağdaşlıkla, özgürlükle, kadın haklarıyla hiçbir ilgisi olamaz.
Zira özgürlük, sadece senin gibi düşünenler için varsa, o özgürlük değil, diktadır.
Türkiye bu acı tecrübeyi yaşadı, bedelini ödedi.
Ama o başörtülü genç kızlar direndi, sabretti, dimdik durdu.
Bugün o kızlar bu ülkenin doktoru, mühendisi, hâkimi, öğretmeni…
Ve şunu açıkça söylemek gerekir:
Başörtüsüne uzanan eller, bir milletin inancına, kadının iradesine, bu toprakların mayasına uzanmıştır.
Buradan KKTC yetkililerine sesleniyorum:
Bu toprakları size emanet eden Türkiye, bu milletin değerlerini yok sayan uygulamaları sineye çekmez.
Çağdaşlık kisvesi altında baskıcılığın yeniden hortlamasına sessiz kalmaz.
Kıbrıs Türk halkının onurlu varlığı, başörtülü evlatlarının haklarının tanınmasıyla mümkündür.
Unutmayın, inanca düşmanlık yapan her düzen yıkılmaya mahkûmdur.
28 Şubat’ı yaşadık.
Ama bir daha asla yaşatmayız.
Başörtüsüne uzanan elleri gerekirse kırarız.