Türkiye’de son zamanlarda sıkça karşılaştığımız korkunç olaylar, kadın cinayetleri , çocuk istismarları , hak arayanların uğradığı şiddet, toplum vicdanında derin yaralar açıyor. Her gün bir başka erkek, kadın yahut çocuk bu şiddet sarmalının kurbanı oluyor.
Yakın zamanda yaşanan Narin’in trajik kayboluşu ve bir çuval içinde bulunan cansız bedeni, bu acının ne kadar derin ve yaygın olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu trajediler, yükselen suç oranları karşısında toplumun adalet arayışını daha da güçlendirdi.
Birçok insan, bu olaylar karşısında ceza sisteminin yetersiz kaldığına inanıyor.
Yeterince caydırıcı olmayan cezaların, zalimleri durdurmakta başarısız olduğunu, bu yüzden mağdurların yanında daha kararlı bir duruş sergileyen, caydırıcı bir ceza sistemi talep ediliyor.
Türkiye’de idam cezası konusu, her şiddet vakasında yeniden gündeme geliyor.
Özellikle gelişmiş ülkelerde zaman zaman uygulanan ve ciddi suçlar karşısında tartışılan idam cezası, şiddetin yaygın olduğu bir ülkede caydırıcı bir çözüm olabilir.
Dünyanın birçok ülkesinde idam cezası artık uygulanmıyor ya da sınırlı durumlarda devreye giriyor. Ancak bazı gelişmiş ülkeler, özellikle seri cinayetler, çocuk istismarı ve terörizm gibi ağır suçlar karşısında hala bu cezayı uyguluyor.
Türkiye’de de her şiddet olayında idam cezası yeniden tartışmaya açılıyor.
İnsanlar, Narin gibi masum hayatların korunması için daha caydırıcı cezaların getirilmesi gerektiğine inanıyor.
İdam cezası sadece cezalandırma aracı olarak değil, aynı zamanda adaletin tam anlamıyla yerine getirilmesi için bir yol olarak görülmelidir.
Adalet sistemi, şiddetin önüne geçmek ve insanları korumak için inşa edilmiştir.
Ancak, Türkiye’deki mevcut ceza sistemi, birçok insanın gözünde bu amacına ulaşamamış durumdadır.
Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve cinsel saldırı, terör gibi suçlar karşısında verilen cezalar, ne yazık ki yeterince caydırıcı değil.
Suçlular, işledikleri korkunç suçlar karşısında cezasızlık duygusuna kapılıyor. Bu durum, toplumda büyük bir adaletsizlik ve güvensizlik duygusu yaratmaktadır.
Toplumun genç ,yaşlı,çocuk her birey ile güven içinde yaşayabileceği bir Türkiye, her birimizin arzusu.
Bunun için yalnızca cezaların sertleşmesi değil, aynı zamanda mağdurların korunması için sistematik ve etkili bir mekanizma oluşturulmalıdır.
Mağdur, devletin koruyucu kollarını üzerinde hissetmeli, şiddete maruz kaldığında yalnız olmadığını bilmelidir.
Bir adalet sistemi, sadece zalimi cezalandırmakla değil, mağdurun haklarını koruyarak da gerçek anlamda adil olabilir.
Türkiye'de adalet sistemi yeniden yapılandırılmalı ve mağdurları daha fazla koruyacak bir hale getirilmelidir.
Bu reformlar, sadece cezaların sertleştirilmesiyle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda toplumsal farkındalığın artmasına yönelik politikalar da içermelidir.
Eğitim, bilinçlendirme kampanyaları ve mağdurların korunmasına yönelik daha etkili önlemler alınarak, şiddetin kökenine inilmelidir.
Son olarak ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.
Geciken Adalet, Adalet değildir.
Bu vesileyle melek kızımız Narin'e Allah'tan rahmet diliyorum.